3MVgDB. Azerbaycan Türkü haberleri ilk sayfaArama Sonuçları DÜNYA2701 Gün 7 Saat 55 dk. önce yayınlandı 1
EREN ÖZTÜRK Çırpınıp da Şan Ovaya çıkıncaEğlen Şan Ovada gal Acem uğrun gaş altından bakıncaCan telef ediyor gül Acem seven oğlan neylesin malı,Yumdukça gözünden döker fındık, ağzı gahve fincanı,Şeker mi, şerbet mi bal Acem Çekiç AliYöre KırşehirHer ne kadar çok hareketli gibi görünse de bir hüzün vardı gözlerinde. Gülümserken bile gitmeyen bir ovaya çalışmaya gittiğinde hep görürdü onu. Öyle güzeldi ki bakmaktan alıkoyamazdı kendini. Bir yandan işini yapar, bir yandan da sessizce ovanın ortasında açan çiçeği kızı ara sıra başını kaldırır, Ali’nin gözlerinin içine bakardı. Dudaklarında anlık bir gülümseme olur, sonra başını öne eğerdi. Bu bakış, bu gülümseme Ali için dünyaya bedeldi. Geceler boyu Ali, Acem kızını göreceği sabahları bekler ve heyecandan O BAŞLIK PARASI Bir gün tüm cesaretini topladı, artık onunla konuşmalıydı. Uygun zamanı bekledi ve onu yalnız kaldığı bir an yakaladı. “Dur Acem kızı, korkma” dedi. “Seni her gün izliyorum. Gel benim sevdiğim ol.” Acem kızının gözlerinden bir damla yaş aktı ve koşarak uzaklaştı Ali’nin yanından. Ali anlam verememişti bu günden sonra acem kızı hiç gelmedi. Ali korktu, ona bir şey mi oldu diye. Ama çok zaman sonra öğrendi ki sevdiği kız başka bir köye ve üstelik yaşlı bir adama başlık parası için gelin tadı yoktu yaşamanın. Ali günlerce ovada dolaştı ve bu türkü döküldü dudaklarından. Her soluğunda Acem kızı diye haykırdı. Acem kızı bu türküyü duydu mu, ya da Ali’nin bu türküyü kendisine yazdığını biliyor mu, bilinmez... Ama bizler yıllardır söyler ve yaşarız bu yarım kalan sevdayı.
Deniz Üstü Köpürü Hikayesi Şu Ula'nın düğünleri düğündür hani...Erkekler oğlan evinde yiyip içip yan gelirler; kız evinde de eğlence gırla gider. Bağda üzüm toplayan, bahçede sebze çapalayan, tarlada tütün kıran kızlar; düğün günü, güzellik suyuna batıp çıkmış gibi olurlar. Düğünlüklerini giyip, saçlarını tarayan kızlar, huri-melek vurup cümbüş çaldı mı; kendinizi düğünde değil, periler ülkesinde sanırsınız. Kızlar salınır da, meydan kız yüzden, Datça'lı Durmuş Senin çocuk kara-mara ama, hayli şirin yahu! diyenlere, göğsünü gere gere şu karşılığı verir-Eee, ne olsa O'nun anası Ula'lıdır...Demesi o ki Datça'lı Durmuş'un; Ula'nın havası-suyu, güzellikılıcasından daha etkilidir. Bundan olacak, ULA köylüklerinin köylüleri oğullarını ortaokulda okusun diye, kızlarını yorgan -dikiş öğrensin diye Ula'ya yollamanın yolunu Osman, dayısıoğlu Nasuh Çavuş'un gelin almasında Ula'ya geldi. Alay, koca Marçal dağlarını aşıp Ula'ya geldiğinde, kız evinde çalgı-çengi sürüp gidiyordu. İlçenin genç kızları halka olmuş; > oyununu hayat avlu kapısının yanındaki duvarın üstüne dikilip, oynayan kızlara bir göz gezdirdi. Gözleri bir kızın üzerinde mıhlandı kaldı. Hay bakmaz olaydı! Osman'ın gönlü ırmak olup, Balcıların kızı Gülayşe'ye olanca gücüyle asıldığı halde, bakışlarını Gülayşe'den koparamıyordu. Sanki herkes Osman"ın kime, hangi duyguyla baktığını seziyordu. Osman ne gözlerine söz geçirebiliyordu, ne de gönlüne... Artık gönlüne kendi beyni değil; Gülayşe ile ona bakmış, gülümsemiş miydi, ne!Osman, gelin alayıyle birlikte Çaydere'ye dönerken; > dediği zaman, yanındaki Çiftçilerin Mehmet; > demekten kendini günden öte Osman, ULA düğünlerinin çağrılmayan konuğu olmuştu. Çizmelerini parlatıp atına atlıyor, soluğu Ula'da alıyordu. Marçal dağlarında, Kabaca Pıynar'ın dibindeki yatıra mum adayıp, Gülayşe'ye kavuşmak için dua etmeyi düğünlerde Gülayşe'yi görmüyordu. Ama bir de gördü mü, içinin tüm denizleri böyle bir düğünde, Gülayşe'ye > diyecek cesareti toplayabilmek için, birkaç şişe rakıyı su gibi içti. Neydi o öyle? Ayşe mi dönüyordu, dünya mı?Derken biri ilişti koluna-Gel be dost, dedi, >Çaydere'li Osman, kendini Ula'lı gençlerin sofra kurdukları hasırın üstünde buldu. Herkes dostça bakıyordu kendisine. Merhabalaştıktan sonra, bir kadeh sundular ona Bekir'lerin Selver, bağlamasını düzenleyip, telleri üzerinde, telleri gezdirirken sordu -Merakımı bağışla Osman arkadaş UIa düğünlerini kaçırmayışının nedeni ne ola ki?O güne dek bağlamayı eline bile almamış olan Çaydere'li Osman, birden irkildi. Yeniden doğmuş gibi oldu. Selver'in elinden bağlamayı aldı. O gün çalıp çığırdığı, sevilen bir Ula türküsü olarak günümüze kaldı. Kuşkusuz yarına da kalacak Deniz üstü köpürü, ah yarim, lilay lilalay Iom Kayığa da binsem götürür ah yarim ahBenim de buraya geldiğim ah yarim lilalay lilalay lom Bir güzelden ötürü ah yarim ahKarıncanın katarı ah yarim lilalay lilalay lom Yüreğime değdi batarı ah yarim ahBenim de buraya geldiğim ah yarim lilalay lilalay lom Bir güzelin hatırı ah yarim ahKaynakAhmet GündayBağlama MetoduNotaları ile Halk Türkülerive Türkü Hikayeleri Nisan 1977
Ben bir gurbet türküsünde Akşamın mavi örtüsünde Öyle durdum bekliyordum Geçmeyenler köprüsünde Bağlandım kör düğüm oldum Yolların şaç örgüsünde Ah şu eller eller eller Gurbet eller yetti gayrı Birbirini çok sevenler Böyle durmaz ayrı ayrı Sen bir yerde ben bir yerde Ayrı düştük aynı yerde Senden önce bilmiyordum Şimdi düştüm ben bu derde Gurbet olmuş sıla olmuş Ayrılık var varya serde Ah şu eller eller eller Gurbet eller yetti gayrı Birbirini çok sevenler Böyle durmaz ayrı ayrı
trabzon yöresi türküleri ve hikayeleri